Gönderiliyor...
Randevu Hattı +90 850 304 66 66
  • SOSYAL MEDYA

    OBEZİTE VE DİYABET CERRAHİSİ

    Obezite Ve Diyabet Cerrahisi
    » OBEZİTE;

    Obezite; besinlerle alınan kalorinin harcanan kalori miktarından fazla olması sonucunda sağlığı bozacak şekilde vücutta anormal ve aşırı yağ birikmesidir.

    Sağlık açısından genel olarak kabul edilebilir ideal yağ oranı erkeklerde %18-%26 arası, kadınlarda %25-%31 oranlarındadır. Eğer daha kaslı bir görünüme kavuşmak isteniyorsa ideal yağ oranı erkeklerde %6-%13, kadınlarda %14-%20 olmalıdır.

    İdeal yağ oranı nasıl ölçülür?

    İdeal yağ oranı ölçümleri vücuttaki boy uzunluğu, kilo ağırlığı, boyun çevresi, bel çevresi ve kalça çevresinin oranlarının belirlenip birbirlerine bölünmesiyle ortaya çıkar. Bu oranların genel ortalaması risk altında olup olmadığınızı, normal seviyelerde olup olmadığınızı ya da olması gerekenden daha düşük seviyede olup olmadığınızı gösterir.

    Halen Dünya nüfusunun yaklaşık %30’u obezdir. Obezite hastalığı, Dünya’da önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigaradan sonra 2. sıklıkta görülmektedir. Ülkemizde obezite görülme sıklığı kadınlarda %34, erkeklerde %107 artmıştır.

    Obezite hastalığı neden önemlidir? Rakamlarla obezite…

    Dünyada obezitenin 28 yılda iki kat arttığı, hastalığın 205 milyon erkeği ve 297 milyon kadını etkilemektedir. Dünya nüfusunun yüzde 30‘undan fazlasına tekabül eden 2,1 milyar kişinin aşırı kilolu ya da obez olduğu, bu oranın 2030’da yüzde 50’ye çıkma ihtimali vardır.

    Obezitenin yıllık küresel maliyetinin yaklaşık 2 trilyon dolar olduğu, bu miktarın yıllık ekonomik faaliyetin yüzde 2,8’e karşılık gelmektedir. Obezitenin neden olduğu küresel maliyetin, sigara tüketimi, savaş, terör ve silahlı çatışmalar için yapılan harcamalara yakın, alkol bağımlılığı ve küresel ısınmadan da daha yüksektir.

    Peki Türkiye’de durum nedir? Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında açıkladığı rapora göre Türkiye’nin obezitede dünya sıralamasında 4’üncü, Avrupa sıralamasında ise 1’inci sırada.Türkiye Diyetisyenler Derneği’ne göre obez biri, normal ağırlıkta olan birine kıyasla yılda yüzde 25 daha fazla sağlık harcaması yapıyor.

    Araştırmacılar, bir kişinin ölme riskinin BKİ değerine göre arttığını bulmuşlardır: Aşırı kilolu kişiler için yüzde 10, obez için yüzde 34 ve morbidobez için yüzde 98 oranında bir risk artışı söz konusudur.Kalp hastalığından ölüm riski; aşırı kilolu kişiler için yüzde 23, obez kişiler için risk oranı yüzde 71 ve morbidobez için üç kat daha fazladır. Kanser hastalığından ölüm riski; yüzde 5 aşırı kilolular, yüzde 20 obezler ve morbidobezler için yüzde 50 artmış olarak bulunmuştur.

    » Kimler Obez Olarak Değerlendirilmektedir ?

    Obezitenin belirlenmesinde değişik metotlar mevcuttur ancak en yaygın olarak kullanılan ve WHO (dünya sağlık örgütü) tarafından kullanılması önerilen ölçüm metodu body mass index (BMI) yani vücut kitle indeksidir (VKİ). VKİ, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metrekare cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır.

    Vücut kitle indeksi değeri Sınıflandırma
    18,5 kg/m²’nin altında olanlar Zayıf
    18.5 – 24,9 kg/m² arasında olanlar Normal kilolu
    25 – 29,9 kg/m² arasında olanlar Fazla kilolu
    30 – 39,9 kg/m² arasında olanlar Obez
    40 – 50 kg/m² arasında olanlar Morbid Obez
    50 – 60 kg/m² arasında olanlar Süper Obez
    60 kg/m² üzerinde olanlar Süper Süper Obez

    Biz kliniğimizde bir hastayı obez olarak değerlendirmek için sadece vücut kitle indeksine bakmıyoruz. Çünkü çok kaslı kişilerde hatalı sonuçlara neden olabilir. Onun için vücut yağ oranı ile beraber değerlendirilen vücut kitle indeksi çok daha sağlıklı sonuçlar verir.

     

    » Obezite Gelişiminde Risk Faktörleri Nelerdir?

    Obeziteye neden olan önemli etkenler; çok fazla gıda alımı ya da çok kalorili gıdalarla beslenme gibi aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivitede azalma, yaşın ilerlemesi (metabolizma yavaşlar), cinsiyet (kadınların daha yatkın olduğu bilinmektedir), doğum sayısının fazla ve doğumlar arası sürenin kısa olması, hormonal bozukluklar, kısa süreli ve şok diyet uygulamaları, metabolik ve psikolojik etmenler dışında genetik yatkınlıktır.

    Obezite yaşam şeklimizin bir sonucudur. Obezite tedavisinde yaşam şekli değişikliği işte bu nedenle çok önem taşımaktadır.

    Kliniğimizde ameliyat öncesi diyetisyenimiz ile beraber yapılan hasta görüşmesinin özellikle bu konu üzerinde çok duruyoruz. Ameliyat sonrası da hastalarımızın yaşam şeklini değiştirmeleri gerektiğini mutlaka vurguluyoruz. Bu şekilde daha sağlıklı ve kalıcı kilo verilmektedir.  Yaşam şekli değişikliği ve beslenme şekli değişikliği kişilerin ameliyat sonrası da daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.

     

    » Obezite neden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır? Neden Olabileceği Yandaş Hastalıklar nelerdir?:

    Obezite; ortalama yaşam ömrünü kadınlarda yaklaşık 9, erkeklerde ise 12 yıl kısaltmaktadır. Aşağıda da sıralandığı gibi kanserden, kalp hastalıklarına, diabetes mellitus (şeker hastalığı)’a kadar birçok hastalığa sebep olmaktadır.

    • Tip 2 diyabet
    • Hipertansiyon, Koroner arter hastalığı, Kalp yetmezliği
    • Solunum bozuklukları
    • Metabolik sendrom, İnsulin direnci, Kolesterol ve lipid yüksekliği
    • Adet düzensizlikleri, Kısırlık, Doğum zorlukları, Polikistik over sendromu, Aşırı kıllanma
    • Uyku apnesi, Uyku bozuklukları
    • Gastroözofageal reflü
    • Depresyon, Toplumsal uyumsuzluk
    • Osteoartrit (kemik ve eklem hastalığı)
    • Varis, • Beyin kanaması ve Felç, • Safra kesesi taşı

    • Meme (kanda kolesterol yüksekliği, memelerde östrojen maruziyetine sebep olur), kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi bazı kanserler
      • İdrar inkontinansı (kaçırma)

    Yukarıda sayılan birçok neden dışında bazen ayakkabının başkası tarafından bağlanması, ayak ayak üstüne atamama, mağazalarda kıyafet bulamamak, insanların ona bakıyor duygusu, girdiği ortamlarda dikkat çekmek gibi birçok sosyal faktör de bulunmaktadır.

    » Obezite Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

    Hastaya öncelikle diyetisyen kontrolünde uygun diyet tedavisi, egzersiz, gerekirse hekim kontrolünde ilaç tedavisi, psikolojik destek ve diğer tedavi yöntemleri planlanmalıdır.

    Hasta detaylı analizlerden geçirilmeli, obezitenin herhangi bir organik sebebi (genetik, endokrin, nörolojik) veya ilaç kullanımından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ortaya konmalıdır. Morbid obezite yaşam süresini kısaltan çok ciddi bir hastalıktır.
    Bilimsel olarak net biçimde kanıtlanmış en etkili tedavisi ise bariatrik ameliyatlar yani şişmanlık cerrahisi ile mümkündür.

    Obezitenin ideal tedavisinin diyet ve egzersiz olduğunu tekrar vurgulamak gerekir. Ameliyat hemen başvurulmaması gereken bir yöntemdir.
     

     

    – ADIM ADIM OBEZİTE TEDAVİSİ – KİMLERE UYGULANMALIDIR?:

    Obezite cerrahisi, estetik kaygılarla yapılan bir ameliyat değildir. Bu ameliyatlar obez hastalara daha sağlıklı bir hayat sunmak için hastalık nedeniyle yapılan bir ameliyattır.

    Obezite cerrrahisi uygulanacak kişilerin belirlenmesi ile ilgili olarak başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere; Amerikan Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Derneği (ASBMS), Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Derneği (BMCD), Türk Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) gibi ulusal ve uluslararası birçok kuruluşun kabul ettiği ortak kriterler aşağıdadır:

    • Vücut kitle indeksi (VKİ), 40 ve üzeri olan ve yandaş hastalığı olmayan hastalar
    • VKİ, 35-39 arasında ve yandaş hastalığı olan hastalar
    • VKİ, 30-34 arasında olan ve insülin tedavisine rağmen yeterli şeker regülasyonu sağlanamayan, yandaş hastalıkları da olan tip 2 diyabet hastaları ameliyata aday olarak kabul edilir.

     

    Neden obezite cerrahisi (bariatrik cerrahi) olmalıyım?

    Bu ameliyattan sonra, ameliyat öncesi var olan diabetes mellitus, hipertansiyon, diz eklem ağrıları, nefes darlığı, uyku apnesi, insülin direnci, karaciğer yağlanması gibi birçok hastalığın son bulma şansı vardır. Ameliyat sonrası yüksek tansiyon, şeker hastalığına bağlı birçok ilaç bıraktırılmaktadır. Hızlıca kilo veren hastalar çok daha sağlıklı ve konforlu şekilde yaşamlarını sürmektedir. Bu ameliyatla beraber hastaların yaşam süreleri uzamaktadır.

    Obezite cerrahisi sonrası ne kadar kilo verebilirim­?

    • Hastalarımız ameliyattan sonra 1. Ayda kilo fazlasının %10’u, 3 ayda kilo fazlasının %20-25’i, 1. yılda kilo fazlasının %70-75 kadarını vermektedir
    • Hastaların kilo verme hızı kişiden kişiye farklı olabilmektedir. Bu kişilerin yaşına, metabolik hızına, kas yüküne, ameliyat sonrası diyet ve spor talimatlarına uymasına göre değişir. Kişilerin öncelikle kilo verdiği bölge de değişebilmektedir. Bazı hastalarda belden, bazı hastalar basen bölgesinden bazı hastalar da yüz bölgesinden daha erken kilo vermektedir.
    • Ameliyat sonrası kilo verme hızı zamanla azalmaktadır. Hatta bazen birkaç hafta durmaktadır. Bizim hedefimiz hastalarımıza 1-1,5 yıl içinde hedeflediğimiz ideal kiloya ulaştırmaktır.
    • Hastalarımızın öncelikle kilo verdiği bölgeler bazen kol, bacak, bazen karın, bel bazen de kalça olabiliyor. Bu kişiden kişiye değişebiliyor.

    Ameliyat öncesi hazırlık nasıl olmaktadır?

    Hastalarımızla ön görüşmeyi diyetisyenimiz ve obezite danışmanımız eşliğinde yaptıktan sonra ameliyatı kabul eden hastalara ameliyat hazırlığı için randevu verilmektedir. Randevudan 1 gece önce 1 mg deksametazon tableti içen hasta aç şekilde hastaneye gelmektedir.

    Danışmanımız eşliğinde;

    • kan tetkikleri
    • akciğer filmi,
    • kalp filmi (EKG)
    • karın ultrasonografisi
    • üst gıs(yemek borusu – mide) endoskopisi ( sedasyon altında-uyutularak)

    yapılan hasta göğüs hastalıkları, dahiliye/kardiyoloji/endokrinoloji, psikiatri ve anestezi ve reanimasyon bölümü doktorları ile görüştürülmektedir. Tüm bunlardan sonra ameliyat randevusu verilen hasta ameliyat sabahı hastaneye gelmektedir.

    Hastalarımıza ameliyat öncesi 1 doz kan sulandırıcı (clexane/enox 0,6) yapmaktayız. Hastalar ameliyathaneye diz üstü emboli çorabını giymiş şekilde inmektedir. Ameliyathanede hastalarımızın bacağına özel hava basıncı veren (pnömotik) cihaz bağlanmaktadır. Tüm bunların amacı bacakta pıhtı oluşumunu ve atmasını önlemektir.

     

    OBEZİTE TEDAVİSİ:

    Diyet ve sporla kilo veremeyen hastalara; Obezite Cerrahisi yapılmaktadır.

    – Obezite Cerrahisi Tipleri

    1-  Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı;

    Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı, kısıtlayıcı ameliyat grubunda olsa da bilimsel çalışmalarda ince barsak kaynaklı GLP-1 gibi insulin duyarlılık hormonlarını aktive ettiği gösterilmiştir. Bu nedenle Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatının sadece kısıtlayıcı bir ameliyat şekli olarak ele alınması doğru değildir. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatımidenin uzunlamasına %75-80’inin çıkarılması işlemidir. Midenin çıkarılan bölümünden salgılanan ghrelin (açlık) hormonu seviyesi azaldığından dolayı hastalar açlık çekmezler. Ghrelin midenin fundus denilen üst parçasındaki oksintik hücrelerce üretilen 28 amino-asitlik bir peptit proteindir. Beyindeki hipotalamus ya da pituiter bölgedeki reseptörlerinin aktivasyonu ile düzenlenen kuvvetli bir oreksijenik (iştah arttırıcı) bir peptittir. Ghrelin peptitin %80’lik bölümü mide fundusundan sentezlendiği için hastalarımız özellikle ilk 1 yıl çok açlık çekmeden verilen beslenme programına çok rahat uyum sağlayarak kilo verebilirler.

    Bu ameliyat sonrası mide tüp şeklinde kalmaktadır. Ortalama 1 çay bardağı büyüklüğünde mide bırakılmaktadır. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı sonrası midesi küçülen hastada hem açlık hormonu-grhrelin azalacak ki hasta bu şekilde açlık çekmeyecek hem de insülin direnci ortadan kalkacaktır. Bu 2 etki ile hastalarda hızlı kilo verimi görülecektir. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide – Mide küçültme) Ameliyatı halen Dünya’da en sık (%60-70) yapılan obezite ameliyatıdır. Güvenli olması, ameliyat süresinin kısalığı, hastaların ameliyattan sonra çok hızlı şekilde işe dönmesi gibi avantajları nedeniyle en çok tercih edilen ameliyat olmuştur. Bu ameliyat sonrası tekrar kilo alan hastalarda revizyon ameliyatları da güvenli ve kolay yapılmaktadır.

    Bu ameliyat sonrası Tip 2 diyabet hastalarında dahi tedavide kalıcı başarı oranları %50-55 aralığındadır. Hipertansiyon ise %60-70 kalıcı olarak kontrol altına alınmakta hastalar ilaçlarını bırakmaktadır. Karaciğer yağlanması birkaç ay içinde azalmakta, insülin direnci ortadan kalkmaktadır. Obeziteye bağlı uyku apnesi sorunu yaşayan hastalarımızın uyku apnesinden de kurtulduklarını gözlemlemekteyiz. Gerçekten de bilimsel yayınlarda da uyku apnesinin %80’lere yakın oranda ortadan kalktığı belirtilmektedir.

    » Ameliyat tekniği nasıldır?

    En son teknolojik ve kaliteli aletlerin kullanıldığı bu ameliyat laparoskopik (kapalı) yöntem ile yapılmaktadır. 3-4 veya 5 delik ile yapılan ameliyat ortalama 45-60 dk. sürmektedir. Ameliyatın ilk aşamasında mide çevre dokulardan, dalaktan serbestleniyor. Daha sonra mide içine tüp yerleştirilerek mide, tüpün kenarından stapler yardımıyla kesiliyor. Tüp şeklinde kalan mide eski midenin ¼’ü kadar olmaktadır. Geri kalan mide çıkarılarak patolojik incelemeye gönderiliyor.  Hastanın ameliyat masasına yatması- hazırlanması ve ameliyat sonrası uyanıp kendine gelmesi ile beraber ortalama 2-2.5 saat süren bir işlemdir. Mide deliklerinin büyüğünden çıkarılır. Mide ayrıldığı yağ dokuya- omentuma 3 veya 4 dikiş ile tespit edilir. Bu işlem, midenin kendi etrafında dönmesinin ve diğer dokulara yapışıp daralmasının önüne geçtiği düşünülerek yapılmaktadır. Midenin çıktığı hastanın sağındaki büyük delik dikilir. Tüp şeklinde kalan midenin hemen altına doğru o bölgede birikebilecek sıvılar için ve kaçak testinde verilen metilen mavisinin kontrolü için dren konulur. Dren 2. Gün kaçak testinden sonra çekilir ve hasta taburcu edilir. Bazen gelen sıvı miktarı fazla ise dreni fazladan 1-2 gün daha tutmaktayız. Hastalarımız odalarına sadece dren ile çıkmaktadır.  İdrar sondası ve nazogastrik (burundan hortum) kullanmamaktayız.

    2 – Minigastrik bypass:

    Bu ameliyat tekniğinde ilk aşamada mide incisura angularis düzeyinden kesilerek küçültme ve tüp haline getirme işlemi yapılır. 2 aşamada ise ince bağırsak ortalama 150-200 cm arası tespit edilir (bu mesafe kişinin beden kitle ineksine, şeker hastalığı varlığına, toplam ince bağırsak uzunluğuna ve metabolik hızına göre değişiyor ). 3. Aşamada ise belirlenen ince bağırsak mesafesi ile mide arasına tek anastomoz (bağlantı) yapılarak mideye giren gıdaların ince bağırsağın o mesafesine bypass ile hızlı bir  şekilde geçişi sağlanır. Özellikle obez tip 2 diyabet hastalarına uygulanan bu teknikte amaç hem mideyi daraltarak kişilerin gıda alım kısıtlamasına girmesini sağlamak hem de gıdaların ileum denilen ince bağırsağın son bölümüne geçişini hızlandırarak o bölgeden hormon ve bazı maddelerin salgılanımını arttırmaktır. Bu şekilde pankreasta fonksiyon görmeyen ß (beta) hücreleri çalışmaya başlayacak hem de vücutta insülin direnci kırılacak. Bu şekilde hastalardaTip 2 diyabetes mellitus (şeker hastalığı) son bulacaktır.

    Bu ameliyattan sonra da %85-90 oranında diyabetes mellitus regüle olmakta, ilaçlar bıraktırılmaktadır.

    Mini gastrik ameliyatının avantajları:

    • Ameliyat süresi kısa
    • Kilo vermede etkinliği yüksek
    • Geri dönüştürülebilir bir ameliyattır
    • Sleeve gastrektomi ameliyatı sonrası revizyonunda seçilebilecek ameliyattır

    Mini gastrik ameliyatının dezavantajları:

    • Hastalar, ameliyat sonrası ömür boyu vitamin ve bazı mineralleri kullanmak zorundadır

    Ameliyat sonrası safra yollarının E.R.C.P ile inceleme şansının çok zor olması.

     

     

    Duodenal Switch, Biliopankreatik Diversiyon:

    Bu ameliyatlarda önce mideye küçültme işlemi yapılıyor. Küçültülen midenin oniki bağırsak ile devamlılığı kesilerek yerine yeni bir bağırsak getiriliyor. Bu ameliyatların kilo verme etkinliği tüp mide ameliyatına göre daha fazladır. Özellikle diyabetes mellitus hastalarında ve beden kitle indeksi 50 ve üzeri olan süper obez hastalarda tercih edilebilir. Ameliyat sonrası dönem tüp mide hastalarına göre metabolik olarak biraz daha sorunlu olmaktadır. Bu hastalarda vitamin ve element eksikliği daha sık görülmektedir. Tüp mide ameliyatına göre daha az sıklıkla yapılmakla beraber bazı kliniklerde halen en sık yapılan ameliyat teknikleridir.

    » Obezite cerrahisi ne oranda risklidir?

    Her şeyden önce unutulmaması gereken; morbid obezitenin kendisinin hayatı tehdit eden bir ölümcül hastalık olduğu gerçeğidir. Bu kiloda ameliyat olan hastanın her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da risk altındadır. Bu risk kapalı safra kesesi ameliyatından daha fazla değildir. Obez bir hastanın her ameliyatı normal kilolu kişilere göre daha risklidir. Riski arttıran neden OBEZİTE’dir. Zaten biz de bu riskleri azaltmak için bu ameliyatı yapmaktayız.

    Bacaklarda oluşan pıhtının akciğer-beyin-kalbe atması, kesi hattından mideden kanama veya kaçak muhtemel risklerdir. Tüm bu riskler %0,1’in altındadır.

    » Ölüm riski ne kadardır?

    Mide küçültme obezite cerrahisi yöntemlerinin ölümcül riski %0,1’in altındadır. Gelişen teknoloji ile ameliyatlarda kullandığımız cihazların kalitesinin artması, artan tecrübe bu oranların azalmasına sebep olmuştur.

    » Şişmanlık/obezite cerrahisi yan etki ve komplikasyonları nelerdir?

    Laparoskopik olarak yapılan bu ameliyatlarda anestezi ve ameliyat tekniği olan laparoskopik (kapalı) yönteme bağlı komplikasyonlar safra kesesi ameliyatından farklı değildir ve çok çok ender görülmektedir.

    Tüp mide- mide küçültme ameliyatına has komplikasyonlar ise erken dönem ve geç dönem olarak ikiye ayrılmaktadır.

    Erken dönem komplikasyonlar:

    • Emboli: Bacaklarda pıhtı oluşumu ve akciğer, kalp ve beyin embolisi:  hastalarda solunum-kalp durması veya felce kadar giden bir süreçtir. Bu komplikasyon en çok korkulan komplikasyondur. Bununla ilgili aldığımız önlemler yukarıda anlatılmıştır.
    • Kaçak: Midenin kesilen hattı boyunca kaçak olma ihtimali vardır. Ameliyat esnasında kaçak testi yapılarak bu kontrol edilmektedir. Çok ender bir komplikasyon olmakla beraber tespit edildiğinde takip-tekrar ameliyat veya mide içine stent denilen bir boru yerleştirilerek tedavisi mümkündür.
    • Kanama: ameliyat hattından oluşan kanamalardır. Bu komplikasyon da çok çok az görülmektedir. Her ameliyatta oluşabilecek komplikasyondur. Oluşması durumunda takip veya tekrar ameliyat gerekebilir.

    Ameliyatlarda kullandığımız stapler teknolojisinin gelişmesi, özellikle de tristapler teknolojisi ile kaçak ve kanama oranları oldukça azalmıştır.

    Geç dönem komplikasyonlar:

    • Safra kesesi taşı oluşumu: %30 hastada tekrar taş oluşumu olabilmektedir. Bu durumda safra kesesi ameliyatı gerekebilir
    • Midede darlık-ters dönme: çok ender de olsa midede orta hatta darlık veya midenin kendi çevresinde döndüğü görülmektedir. Tekrar yapılacak bir mide endoskopisi ile tanı konabilir. Bu hastalarda sürekli kusma görülmektedir. Öyle durumda yine stent konarak sorun çözülebilir.
    • Vitamin- element eksiklikleri: demir- B12-D vit. , kalsiyum-çinko, magnesyum eksikliği hastalarda görülebilmektedir. Kontrollerde mutlaka bakılmalı eksikliği durumlarında tablet ile desteği sağlanmalıdır.
    • Saç dökülmesi: özellikle ilk 6 ay görülmektedir. Yukarıdaki vitamin veya element eksikliklerine bağlı olabilir. 6 ay sonra dökülen saçlar tekrar çıkacaktır.
    • Tekrar kilo alımı. Ameliyat sonrası en çok dikkat edilmesi gereken konudur.

    » Obezite cerrahisi sonrası tekrar kilo alır mıyım?

    Öncelikle vurgulamamız gereken şey obezitenin en başarılı tedavi yöntemi cerrahidir. Diğer yöntemlerden çok daha yüksek oranda başarılıdır. %80 -85 oranında kalıcı başarı şansı mevcuttur. Hastaların morbid obez olunacak düzeyde kilo alınması olasılığı %15-20’dir. 2 yıllık süreç içinde yaşam şeklini değiştiremeyen, hayatına sporu sokamayan hastalarda tekrar kilo alma riski mevcuttur. Özellikle glisemik indeksi yüksek, kötü karbonhidrat tüketimi alışkanlığını ve alkol tüketimi bırakamayan hastalarda tekrar kilo alımı görülebilmektedir. Kötü karbonhidratlar, kan insülin düzeyini hemen yükselten tatlı, börek, pasta ve beyaz unlu mamülleridir.  Bu ihtimal %15-20’dir. Bu hastalara tekrar ameliyat gerekmektedir. Revizyon cerrahisi dediğimiz bu ameliyatlar çeşitli tekniklerde yapılmaktadır.

    » Ameliyat sonrası süreç nasıl olacaktır?

    Ameliyattan sonra hastalarımız 3. Saatte yürümekte ve düzenli nefes egzersizi yapmaktadır. Ameliyat sonrası 2.gün kaçak testi yapılmaktadır. Ameliyathanede skopi denilen cihaz eşliğinde bu cihazda görülen özel bir sıvı içiriliyor daha sonra da metilen mavisi, su ile karıştırılarak içiriliyor. Testten1 saat sonra diyetisyenimiz eşliğinde sıvı (su ve meyve suyu) gıda başlanmaktadır. Hastalarımızı 2. veya 3. Gün taburcu etmekteyiz. Taburcu olan hastalara mide koruyucu tablet, ağrı kesici ve pıhtı atmasını önlemek için kan sulandırıcı iğne yazıyoruz. Diyetisyenimiz ile görüşen hastalara önce sıvı (ince elekte, tülbentte süzülebilen), sonra lapa gıdalar sonra da katı gıdalar yiyecektir. Bu süreçte özel mamalardan faydalanılacaktır. Ameliyat sonrası diyet ile ilgili daha geniş bilgi web sitemizde mevcuttur. Hastaların 10. gün, 1., 2., 3., 6., ve 12. ay kontrole gelmeleri gerekmektedir. Bu konuda uzman diyetisyenimiz, kişiye özel diyet uygulamaktadır.

    Obezite ameliyatı sonrası nasıl beslenmeliyim?

    Ameliyat sonrası beslenme ile ilgili web sitemizde ayrı bölüm vardır.  Bu süreçte nelere dikkat edilmesi ayrıntılı olarak orada anlatılmaktadır. Diyetisyenimiz Betül Demir’in web sitesinden de bu bilgilere ulaşabilirsiniz.

     

    »Bu tedavi yöntemi ile Hedefimiz nedir?

    Hedefimiz:

    • Hastalarımızın ameliyattan sonra 1. Ayda kilo fazlasının %10’u, 3 ayda kilo fazlasının %20-25’i, 1. Yılda kilo fazlasının %70-75 kadarını vermesidir.

    2 yıllık süreç içinde yaşam şekillerini değiştirip, doğru beslenmeyi öğrenmeleri ve sporu hayatlarının bir parçası haline getirmeleridir.

    Obezite ameliyatı sonrası ne zaman spora başlamalıyım?

    Ameliyattan 15 gün sonra hafif sporlar, temposuz kısa yürüyüşler başlanabilir. 1. Aydan sonra daha tempolu yürüyüş ve pilates önerilmektedir. Pilates hem kilo vermenize hem de vücudun sıkılaşmasına yardımcı olacaktır. Ameliyat sonrası 3. Aydan sonra sporunuza ağırlık antremanlarını da eklemelisiniz. Özellikle büyük kas grubu olan bacak –uyluk kaslarını çalıştırmanız kilo vermenize de faydalı olacaktır. Spora başlarken mutlaka bu işin profosyonellerinden destek görmelisiniz. Sporu yavaş yavaş dozunu arttırmalısınız. Bilinçsizce yapılan spor sizin sağlığınızı da bozabilir.

    » OBEZİTE TEDAVİSİ VE MİDE BALONU
     Mide balonu obezite tedavisinde gittikçe daha yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. Bu yöntemde endoskopi aletiyle ağızdan mideye içi boş bir balon yerleştirilir. Ardından balon şişirilir. Midenin içine yerleştirilen balonun kapladığı alan sayesinde hastalarda erken doyma ve tokluk hissi oluşmaktadır. Ancak diğer girişimsel yöntemlerden önemli bir farkı balonun belli bir süre (6 ay – 1 yıl) sonra çıkarılmasıdır. Hastalar bu süre içinde yapılarına göre, fazla kilolarının % 10-20 arasında kilo verirler.
    » Mide Balonu kimler için uygundur ?

    Vücut Kitle İndeksi 30-40 kg/m2 arasında olan diyet ve egzersiz sonucunda kilo verememiş olan 18-65 yaş arasındaki yetişkinlerde birincil işlem olarak Süper ya da süper süper obezlerde ameliyat ve anestezi riskini azaltabilmek için ameliyat öncesi dönemde yardımcı hazırlık yöntemi olarak ta kullanılmaktadır. Özellikle cerrahi girişimin risk taşıdığı hastalarda bu yöntem daha fazla tercih tercih edilmektedir.

    » Mide Balonu kimler için uygun değildir ?

    • Gastrit, mide ülseri
    • Geçirilmiş mide cerrahisi
    • Geniş hiatus hernisi (mide fıtığı)
    • Gebelik ve emzirme
    • Alkol bağımlılığı
    • Kanama bozukluğu olan bireylerde mide balonu uygulaması yapılmamalıdır.

    » Mide Balonu Nasıl Uygulanır ?

    Hastaların işlemden 8-12 saat önce aç kalmaları gerekir. İşlem ortalama 10-15 dakika sürer. Hastanın rahatsız olmaması için sedasyon uygulanır. Öncelikle endoskopi yapılarak yemek borusu, mide ve duodenum değerlendirilir. Sonra jelle kayganlaştırılan balon yumuşak bir şekilde yemek borusundan mideye doğru gönderilir ve endoskopi kontrolü altında balon mide içerisine yerleştirilir. Özel uzatma hattı kullanılarak balon mide içerisinde serumla veya hava ile şişirilir ve işlem tamamlanmış olur. İşlemden sonra hastalar birkaç saat gözlem altında tutulur ve bu sürenin sonunda taburcu edilirler. Hastaların hastanede kalmasına gerek yoktur. Fakat bundan sonraki aşamalarda hastaların doktoruyla sürekli olarak iletişimde olması son derece önemlidir.

    » MİDE BALONU UYGULAMASI SONRASINDA OLUŞABİLECEK RAHATSIZLIKLAR

    • Önceden var olan reflü yakınmalarında artış
    • Karnın üst bölümünde şişkinlik ve rahatsızlık hissi
    • Basıya bağlı olarak mide ülseri gelişmesi

    » Bulantı ve kusma

    Mide balonu uygulaması sonrasında en sık görülen yakınmalar bulantı, kusmadır. Bu yakınmalar genellikle 3-7 gün içerisinde azalarak geçer. Fakat kusma devam ederse doktor kontrolünde takip edilmesi hatta nadir de olsa balonu tolere edemeyen hastalarda balonun çıkarılması gerekebilir. Kullanılan balon ayarlanabilir slikon balon ise bu süreyi daha rahat geçirmek için balon bir miktar indirilebilir. Bu şikayetlerin gerilemesini sağlar.

    Balon uygulamasında asıl sorunlu alan balon 6-12 ay sonra çıkarıldığında midedeki kısıtlılık ortadan kalktığı için yeniden kilo alma riskidir. Bunun için hasta balon takıldığı dönemden başlayarak yaşam şeklini değiştirmeye çalışmalı ve doktoru ile koordineli şekilde programa uymalıdır.

    Sonuç olarak mideye yerleştirilen balon uygulaması, fazla kilolu hastalarda yan etkisi en az olan ve riskleri en düşük olan tedavi yollarından biridir.

     

    MİDE BOTOKSU NEDİR?

    Dünyada 10-15 yıldır uygulanan mide botoksu midenin açlık ve iştah sinirlerini geçici süre için felç etmeyi ve bu sayede kilo verimini amaçlayan endoskopik bir yöntemdir. Bu işlem ile midenin belirli bölgelerine “Botilinum Toksin” (botoks) enjekte edilmektedir. İşlem sonrası mide kaslarının kasılması sınırlanır, midenin boşalma süresi uzar ve kilo verim süreci başlar. Bu işlemde 300 ünite botoks midenin 3 ayrı bölgesine enjekte edilmektedir. Özellikle fundus bölgesine yapılan bu işlem ile kişilerde açlık hissi ortadan kalkmaktadır.

    Sonuçta bu işlem hem açlık hissini ortadan kaldırır, hem de erken doygunluk yaratır. Hastalar bu şekilde kilo vermektedir. İşlem endoskopik olarak gerçekleştiği için 20 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanmakta ve hastalar işlemin yapıldığı merkezde 1-2 saat dinlendirildilten sonra taburcu edilirler.

    MİDE BOTOKSU KİMLERE UYGULANABİLİR ?

    Mide botoksu, vücut kitle indeksi (VKİ) 35’in altında olan hastalara uygylanabilir.Bu işlem bir ameliyat değildir. İşlem hiçbir zaman AMELİYATIN alternatifi değildir. Onun için özellikle 15-20 kilo fazlası olanlara uygulamak gerekir. Ancak hasta seçimi önemlidir. Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan hastalar yani morbid obez dediğimiz hastalar için mide botoksunun çok fayda etmeyeceğini bilmek gerekir. Midesinde ülser veya gasrit olan hastalarda ise öncelikle bu hastalıkların uygun tedavisi gerçekleştirildikten sonra mide botoksu uygulanabilir.

    MİDE BOTOKSU İŞLEMİ KİMLER İÇİN UYGUNDUR ?

    Mide botoksu, vücut kitle indeksi (VKİ) 35’in altında olan 18-65 yaş arasındaki kişilere uygulanabilmektedir.

    Mide botoksu işlemi ne kadar süre, hastanede yatmak gerekli midir?

    Mide botoksu bir ameliyat değildir. Endoskopik olarak ağızdan girilerek yapılan ortalama 20 dakika süren bir uygulamadır. Hastalar, işlem esnasında uzman anestezi eşliğinde uyutulur. Hastanede yatmak gerekli değildir. 1-2 saatlik müşahede yeterlidir.

     BOTOKS İŞLEMİNİN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR ?

    Kas hastalığı olanlar ve botoksa karşı alerjisi olan kişilerde işlemin uygulanması uygun değildir. Mideye yapılan botoks uygulamasının ise henüz literatürde bildirilen bir yan etkisi bulunmamaktadır.

    Mide botoksu midede kalıcı hasar oluşturur mu?

    MİDE BOTOKSUNUN ETKİSİ 4-6 AY ARASINDA ORTADAN KALKAR BU NEDENLE HERHANGİ BİR HASAR OLUŞMAZ.

    MİDE BOTOKSU VE KABIZLIK

    Mide botoksu midenin düz kaslarına yönelik uygulanmakta ve sinir hücrelerine ya da barsak hareketliliğine herhangi bir yan etkisi olmamaktadır. Mide botoksu sonrası diyetisyenimiz tarafından hazırlancak diyet eşliğinde kabızlık problemi ihtimali ortadan kalkacaktır.

     

     

    OBEZİTE

    Besinlerle alınan kalorinin harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen KRONİK bir hastalık olarak kabul edilmektedir.

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.

    Türkiye’de obezite sıklığı erkeklerde %20,5, kadınlarda ise % 41,0, toplamda ise % 30,3 olarak bulunmuştur.

    Obezite; vücut sistemleri ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık problemlerine neden olmaktadır.

    OBEZİTE CERRAHİSİNDE AMAÇ;

    Gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı sağlayarak kişinin mortalite ve morbidite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve böylelikle yaşam kalitesini yükseltmektir.

    OBEZİTE CERRAHİSİ ÖNCESİ BESLENME:

    Obezite cerrahisi ameliyattan önce en kısa dönemde özel beslenme tedavisine başlanması gerekmektedir. Bu diyetin amacı; verilen ilk kiloların karaciğerden olması sayesinde karaciğer yağlanmasını ve dolayısı ile büyüklüğünü azaltmaktır.  Bu sayede cerrahların işi ciddi biçimde kolaylaşır ve böylece ameliyat süresi kısalır. Ayrıca olası komplikasyonlar minimuma indirilmiş olur.

    !!!Obezite ameliyatından önce son bir jübile olarak katı ve yağlı besinleri tüketmek, ameliyat sürecinizi etkileyebilir.

    • Protein, vitamin ve mineral değerleri açısından zengin, yağ, rafine şekerden yoksun püre diyetine ameliyattan 2 hafta öncesinde başlamalısınız. Bu dönemde dana, kuzu, tavuk, hindi, balık etlerini sebze çeşitleriyle pişirerek püre halinde tüketmeli; kahvaltı ve ara öğünlerde ise peynir, süt, ayran, kefir, yumurta rende ya da rondodan geçirilerek taze sebzelerle çeşitlendirmelisiniz. Günlük su tüketimini ise 2,5-3 litrenin altına düşürmemelisiniz.
    • Ameliyat öncesi dönemde; yağlı, kızartma, hamur işi, şekerli yiyeceklerden, asitli içeceklerden uzak durmalısınız.
    • Ameliyattan 1 hafta önce sıvı diyetine başlamalısınız. Bu dönemde püre döneminde kullandığınız et ve sebze türleri ile yapılmış tüm gıdaları kullanarak püre kıvamından çorba (sıvı) kıvamına geçiyoruz.
    • Sıvı besinler midemizi çok daha hızlı terk ettiği için bu dönemde öğün kısıtlaması yapmayın, açlıktan başınız ağrıyıp, şekeriniz düşene dek beklemeden ayran, şekersiz bitki çayları, çorbaları sık sık tüketin.

    Ameliyatınızdan önceki son 2 gün berrak sıvı diyetine başlamalısınız. 2 gün boyunca miktar kısıtlaması olmadan et türleri ve sebzeleri yağsız haşlayıp sevdiğiniz baharatlarla tatlandırıp pişirin ve süzdüğünüz suyunu istediğiniz kadar için. Süt, ayran, bitki çayları ve günde bir bardak taze sıkılmış berrak meyve suyu tüketimine devam edin.

    AMELİYATTAN SONRA NE YEMELİYİM?

    Doktorunuz uygun gördükten sonra beslenmeye başlanılacaktır.

    Birinci Kademe: (1. Ve 2. gün)
    • İlk iki gün berrak sıvı diyet uygulanacaktır.
    • İlk gün az az yudum yudum su içebilirsiniz.
    • İkinci gün her 1 saatte bir çay bardağı kadar su tüketebilirsiniz.
    • gün su haricinde, ıhlamur, şekersiz tanesiz kompostolar, taze sıkılmış süzülmüş meyve suları (narenciye grubu hariç), et suları, tavuk suları tercih edebilirsiniz.
    • Sıvı gıdaların hepsi yudum yudum almalı, pipet kullanmamalısınız.
    • Doygunluk hissi olduğunda tükettiğiniz sıvıyı hemen bırakmalısınız.
    YASAKLAR:
    Gazlı içecekler

    Soda

    Alkollü içecekler

    Şekerli tüm içecekler

    Hazır meyve suları

    Tam yağlı yoğurt, ayran, süt

    Kafeinli içecekler

    Yağ ve yağda kızartılmış yiyecekler

    Sigara

    Kuru meyveler

    Pilav, bulgur, makarna

    Kepekli ürünler

    Ekmek ürünleri

    Portakal greyfurt gibi asitli meyveler

    Hamur işleri

     

    İkinci Kademe: (3. -14. günler arası)
    • Sıvı diyet uygulanacaktır.
    • Alış hızı tek seferde 50 ml yani ½ çay bardağı kadar olmalıdır. Yavaş yavaş bu miktar arttırılabilir. Fakat; mide ağrısı, bulantı hissedilirse bu durum geçinceye kadar hiç bir şey tüketmemelisiniz.
    • Berrak diyete ek olarak yağsız ve laktozsuz süt, soya sütü, sebze suları, yağsız ayran (süt ile açılabilir), yağsız kefir, az yağlı blenderize edilmiş çorbalar tercih edebilirsiniz.
    • Yasaklar bu kademede de geçerlidir.
     Üçüncü Kademe: (14. günden 1. aya kadar)
    • Püre diyeti uygulanacaktır.
    • Katı yiyeceklerin hepsi blenderize edilmiş olarak tüketmelisiniz.
    • Sıvı diyete ek olarak; rafadan yumurta, yağsız peynirler, yumuşak balıklar, kıyma, meyve püreleri, gaz yapmayacak havuç, kabak, taze fasulye gibi sebze püreleri tercih edebilirsiniz.
    • Çiğ sebze tüketmemelisiniz.
    • Öğünlerdeki miktarlarınız önce az olmalı, daha sonra azar azar arttırmalısınız. 1-2 yemek kaşığı ile başlayabilir sonra arttırabilirsiniz.
    • Yemekler yavaş tüketilmeli ve iyice çiğnenmelidir. Her öğün yaklaşık 30 dakika olmalıdır.
    • Sıvılar ve püreler aynı öğünde tüketilmemelidir.
    • Yasaklar bu dönemde de geçerlidir.
    Dördüncü Kademe: (30. gün -45. günler arası)
    • Taneli yumuşak diyettir.
    • Kırmız et, beyaz et, balık tüketilebilir. Fakat; lifli sert etlerden, tavuk derisinden ve çiğnenmesi zor sebzelerden kaçınmalısınız.
    • Sıvılar öğünden 30 dakika önce bırakılmalı, yemek sırasında ve yemeklerden sonra 30-40 dakikaya kadar tüketmemelisiniz.
    • Öğünlerin protein içeriğinin yüksek olmasına özen göstermelisiniz.
    • Açlık hissetmeseniz bile 3 ana 3 ara öğünlerinizi kaçırmamaya dikkat etmelisiniz.
    • Günde bir dilim tam tahıllı ekmek ya da kepekli galeta yiyebilirsiniz. Yarısını sabah yarısını öğle öğününde olarak almanız aniden şişkinlik hissetmenize engel olacaktır.
    Beşinci Kademe:
    • Artık düzenli diyet aşamasındasınız.
    • Yavaş yavaş kurubaklagilleri deneyebilirsiniz.
    • Pirinç, bulgur, makarna gibi tahıllar zor tolere edildiğinden ilk 6 ay tüketilmemelisiniz.
    • Yağ ve şeker içeriği yüksek gıdaları tüketmemelisiniz.
    • Hazır gıdalardan kesinlikle kaçınmalısınız.
    • Yüksek proteinli besinlerin (et,tavuk,balık,yumurta,peynir,süt ve süt ürünleri) önceliğiniz olduğuna dikkat etmelisiniz.
    AMELİYAT SONRASI GENEL ÖNERİLER VE KURALLAR:
    • KATI-SIVI AYRIMINA çok dikkat edilmeli. Yemekten 30 dakika önce, 30 dakika sonra ve yemek sırasında sıvı alınmamalı.
    • Gazlı içeceklerden ömür boyu uzak durmaya çalışın.
    • İlk 1 ay baharatlı, gaz yapıcı (kurubaklagil, çiğ sebze) tüketmeyin.
    • İlk 1 ay çok sıcak çok soğuk tüketmeyin.
    • Yağda kızartma operasyondan sonra tercih etmeyiniz.
    • Pirinç, bulgur, makarna gibi tahıllar zor tolere edildiğinden ilk 6 ay tüketilmemelisiniz.
    • Üçüncü ayın sonuna kadar fındık, badem, sert kabuklu yemişlerden uzak durun.
    • Kuru meyveler lifli ve yapışkan olduğu için ilk 1 ay tüketmeyiniz.
    • Portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciyeler asitli olduğu için ilk 1 ay tercih etmeyiniz.
    • Yavaş yiyin ve çok iyi çiğneyin.
    • İlk defa denediğiniz bir besini başka besinlerle tüketmeyin. Eğer rahatsızlık verirse 1 hafta sonra tekrar deneyin.
    • Sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmaya çalışın. Belli bir süre dikkat edip daha sonra eski alışkanlıklara geri dönmek geri kilo almanıza neden olacaktır. Bu yüzden amacınız sağlıklı beslenmek ve bunu alışkanlığa dönüştürmek olmalı.
    • Bazı gıdaları tüketmekte zorlanabilirsiniz. Size rahatsızlık veren gıdaları bir süre tüketmeyin. Daha sonra tekrar deneyin.
    • Besin tüketim kaydı tutun. Kendinize her zaman yanınızda olabilecek bir defter ya da küçük dipnot alın ve tükettiğiniz besinleri yazın. Hem kendinizi kontrol etmeniz hem de diyetisyeninizin sizi kontrol etmesi daha çok olacaktır.
    HEMEN RANDEVU ALIN!